Türk kıyafetlerinin tarihinde bulunan en eski kaynaklar, Orta Asya’da ortaya çıkarılan minyatürlere ve duvar resimlerine dayanıyordu. M.Ö. 100 yıllarının kaynakları, yünlü ve pamuklu kumaşların elle dokunmuş olduğunu ancak ipeklerin Çin’den geldiğini
ortaya koymaktadır.
O zamanlar Türk yaşam biçimi fonksiyonel kıyafet stillerini getirdi. At, günlük rutinde taşınmanın ortak ve kaçınılmaz şekli olduğundan, kadınlar ve erkek giyim birbirlerine benziyordu (üniseks).
Doğal ve sosyal şartlar nedeniyle deri ve keçe malzemeleri öncelik taşıyordu. Bu materyallerin yanı sıra; Gemi kuşağı, kürk ve yünlü malzemeler o dönem giysilerinde önemli unsurlardı.
Kaynaklar, Orta Asya Türklerinin deri çizme giydiklerini, mintan gömlekliğini, kısa kaftanı kemer ile kullandıklarını ve binicilik pantolonu üst kısmında gevşek olduğunu ve binicilik için uygun aşağıya doğru daraldığını gösteriyor. Kaftan ve çizmeler de statü işareti olarak önem kazandı.
Kıyafetler, kılıflar, giysilerdeki gibi, soğuktan korunmak amacıyla kürk veya koyun derisinden yapılmıştır. Bashlyks’in statü sembolleri olduğu da gözlemlendi.
Asya’dan Anadolu’ya göç birçok kültürü bütünleştirmeye neden oldu. Bu, 24 Gagauz aşiretinin giysileri, sembolleri ve motifleri üzerine yansıdı ve kendi birleşik bir kültürünü oluşturdu.
İzleyen yıllarda Kırkhız, Özbek, Uygur, Azerbaycan, Anadolu’ya gelen Tartar kabileleri de birbirlerinden etkilenmişlerdir.
Müzelerde “Selçuklu” ve “Prenslik” dönemlerine ait dokuma, halı ve kıyafetler örnekleri sergilenmektedir. Selçukluların giysileri yün, keçe, deve kürkü, kürk, pamuk ve ipek gibi malzemelerden üretildi. Anadolu’daki çeşitli iklim koşulları her koşulda kıyafet kullanılmasını
gerektiriyordu. Soğuk iklim bölgelerinde kürklü astar kullanımı çok zor.
Bu dönemin kıyafetleri, Anadolu öncesi etkileri göstermektedir. Temel malzeme son derece gelişmiş dokuma sanatının eserlerinden oluşuyordu. Bashlyks ve giysiler oluşturan malzemeler sonunda çeşitlilik kazandı.
Osmanlı döneminde imparatorluğun sınırları genişledikçe yeni ilişkiler kuruldu, kültürler ve giyim gelenekleri statik bir hale geldi. İstanbul, Bursa, Bilecik, Denizli, Ankara, Konya, Trabzon, Rize Kastamonu, Gürün dokuma konusunda uzmanlaşmış ilçelerdi.
Bu dönemin bilgisi, müzeler, seyahat açıklamaları, resimler ve minyatürlerden elde edilmiştir.
Yöneticiler ve halk arasında sosyo-ekonomik farklılıklar da giyim tarzlarını etkiledi.
Saray ve sarayı gösterişli giysiler sergilerken, halk sadece kendilerini örtmekle ilgilendi. Yöneticiler kimi zaman kıyafetlerle ilgili yasal düzenlemeler getirdi. Bu başvurular Kanuni Süleyman döneminde başlatılmıştır.
Bu dönemlerde erkekler ‘mintan’, ‘zıbın’, ‘şalvar’, ‘kuşak’, ‘potur’, ‘entari’ gibi dış giysiler giyerlerdi; ‘Kalpak’, ‘sarık’ başında; ‘Çarık’, ‘çizme’, ‘çedik’, ‘yemeni’ ayakları üzerinde.
Kaynak: Piraye Yüksel Demircan, Çeviren: Turgut Çakır (ITBA) http://sanat.bilkent.edu.tr/interactive.m2.org/Fashion/piraye.html
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.